İbrahim Bey, özellikle sektörle ilgili gelişmeleri çok yakından izlediğinizi biliyoruz. Öncelikle gündemde olan endüstri 4.0 sürecinin sektöre olan etkileri konusunda bir değerlendirme yapar mısınız?
Dünyayı bir pazar olarak kabul ettiğimizde, dünyanın her tarafından tedarikçiler var, bu tedarikçilerle fabrikalar arasında sürekli bir akış söz konusu. Dolayısıyla firmalar açısından bir fabrikaya giren malların miktarı ‘tüm dünyadan getir ve tüm dünyaya dağıt’ diye bakarsak, çok büyük bir pazardan, hacimden ve cirodan bahsediyoruz.
Türkiye’de faaliyet gösteren fabrikaların, üretimlerinde ülkemizi tercih etmelerinin üç temel sebebi var: Kaliteli ve düşük işçi maliyetleri, lojistik süreçlerin en azından kontrol edilebilir olması, kaliteli yedek parçaların bulunabilirliğidir. Ama en önemli unsur, maliyetlerin düşük olmasıdır.
Şimdi yeni teknolojilerin üretimde kullanılmaya başlanmasıyla birlikte, üretimin pahalı olduğu Almanya gibi ülkelerde bile yüzde 30- 40’lık maliyet indirimleri kazanılıyor. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte yakında, neredeyse Almanya’da üretmenin maliyetiyle, Türkiye’de üretmenin maliyeti arasında bir fark kalmayacak.
Lojistik sektörünü açısından bu durum ne anlama geliyor? Sektörü nasıl etkileyecek?
Örneğin Otomotiv üreticileri, ‘300-500 bin adet araç üretecek tek bir fabrika kurup, dünyanın her yerine göndermek yerine, bu 300 bin üretecek fabrika yerine, değişik ülkelerde, 6 tane 50 bin adet üretecek fabrika kurup, lojistik harcamalardan kurtulayım’ diyebilir. Bu gibi stratejik değişiklikler başlangıçta küçük küçük gelir ama arkasından herşey bir anda değişiverir. Bunları öngörüyor olmak ve bu doğrultuda yatırım yapmak gerekiyor.
Burada tabi sektörle çok iç içe olmak, onların bu değişimi yaşayacağı zamanlarda kendini de çevirebilmek çok önemli diye düşünüyorum. Ama lojistik sektörü açısından bu bahsetmiş olduğum sanayiyi etkileyecek bir şey. Sanayinin geçireceği değişimin lojistiğe etkilerinden bir tanesi. Ama aynı zamanda şunu da düşünmek lazım: Şu an Türkiye’de olmayan bazı otomobil fabrikaları var. Örneğin, Mercedes, Volkswagen aynı mantıkla ‘Bir pazar potansiyeli var’ diyerek Türkiye’de 50 bin adet üretim kapasiteli bir fabrika açabilir. Aslında bu durumun nasıl dönüşeceği ve nasıl gelişeceği şu an çok belirgin değil.
Bu noktada, konuyla ilgili tüm kesimlerin ve ortamın bu gelişmelere uygun olması çok önemli. Eğer bu ortam varsa, Türkiye bu süreçten yararlı bile çıkabilir.
Bu konuyu biraz daha açar mısınız? Örneğin devlet desteği söz konusu olabilir mi?
Destekten ziyade, çalışmanın kolay olması, yarına ve geleceğe olan inanç. Ülkenin beş yıl sonra hala iyi bir ülke olacağıyla ilgili inanç.
Yaşanacak gelişmelerden sonra ülkeden giden firmalar da gelen firmalar da olabilir. Herhangi bir otomotiv firmasını kaybettik diye ağlanacak bir şey yok. Giden firmalar olduğu gibi başka firmalar da gelecek. Eğer ülke gelişen bir ülkeyse, pazar iyi bir pazarsa ve ülke yatırım yapılabilir bir ülkeyse gidenler kadar gelenler de olur.
Peki bu endüstri 4.0, lojistik 4.0 kavramlarını değerlendirir misiniz?
Lojistikte 4.0 diye bir kavram yok aslında. Ama şöyle bir şey düşünebilirsiniz, lojistik sektöründeki oyuncuları daha çok etkileyecek olan şey sanayi devrimi 4’ten daha da öte dijitalleşmedir. Bugüne kadar rekabetimizi hep bildiğimiz firmalarla yapardık. Global firmalar, kendi aramızda onların yaptığı yatırım, bizim yaptığımız yatırım, değişik pazarlara sektörlere odaklanma durumu söz konusuydu. Ama yeni rakiplerimiz artık sektör dışından gelmeye başladı.
AMAZON, TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK LOJİSTİKÇİLERİNDEN BİRİ OLACAK
Amerika’da kurulmuş olan start-up firmaları, örneğin Türkiye’ye giren Amazon, yarın Türkiye’nin en büyük lojistikçilerinden biri olacaktır. Uber Freight ve Uber Taksi, Türkiye pazarına da girdi. Bunların arkalarında inanılmaz büyük fonlar ve paralar var ve aynı zamanda teknolojiyi geliştiren firmalar. Dolayısıyla bunlar artık önemli tehditler oluyor. Bu durum karşısında bizler de kendimizi bunlara karşı rekabete hazırlamak zorundayız.
Bu arada, süreci hızlandıran olaylara da bakmak lazım. Öncelikle Internet of things olarak adlandırılan nesnelerin interneti var. Bu, çok hızlı şekilde hayatımıza girmeye başladı. Çünkü sensörler ucuz hale geldi. Bunlar sayesinde çok sayıda veri toplanıyor. Cep telefonlarımızdan da birçok veri elde ediliyor. Örneğin bir Apple marka telefon içinde 27 tane sensör var. Sürekli olarak data vermiş oluyoruz. Neredeyiz, masanın etrafında kimlerin cep telefonu var, nabzımız kaç gibi çok sayıda veriyi isteyerek veriyoruz. Bunların hepsi toplandığında ‘big data’ olarak adlandırılan büyük veriyi oluşturuyor.
EN BÜYÜK DEĞİŞİMİ YAPAY ZEKA İLE YAŞIYORUZ
En büyük değişimi ise yapay zeka ile yaşıyoruz. Yapay zekanın çok hızlı bir şekilde, insan beyni kadar doğru kararlar verebilecek noktaya gelmesini sağlayan da aslında ‘big datanın’ varlığı oluyor. Big datadaki örneklere bakarak çok daha hızlı bir şekilde doğru ile yanlışı, sağla solu, hareket edenle etmeyeni, binayla bisikleti, birbirinden ayırmaya başladı artık sistem. Bu da yetmedi, bunun üzerine akıllı zekalar da cep telefonlarımıza bilgi göndermeye başladılar. Dolayısıyla döngü tamamlanmış oldu. Bu neyi getiriyor bize? Sanal dünyayla gerçek dünya artık birbirinden ayrılmaz hale geldi. Eskiden bir sanal dünya vardı, bazı şeyler orada yapılır veya oyun oynanırdı. Şimdi ise arabanızla giderken önünüze bir şeyin çıkıp çıkmadığını cep telefonunuz bile size haber verebiliyor.
Bir yandan da hayatımıza otonom araçlar giriyor. Lojistik sektörü söz konusu olduğunda da otonom kamyonlar, otonom forkliftler. Bu süreç lojistik sektörünü nasıl etkileyecek?
Şoförsüz kamyon zaten hayatımıza giriyor. Bunların hepsi çok hızlı bir şekilde değişiyor ve hangi sektörde olursanız olun buna karşı kendinizi hazırlıyor ve koruyor olmanız lazım. Korumak demek ‘bunlarla ilgilenmem’ demek değil, tam tersine bu teknolojiyi bir şekilde içinize alıp, kendi mevcut işinizi nasıl daha yalın, nasıl daha hızlı yapabilirim, maliyetlerimi nasıl daha fazla düşürebilirim’ diye sürekli düşünüyor olmanız ve bununla ilgili yatırım yapıyor olmanız lazım.
TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK SIKINTISI GEÇİŞ SÜRECİNDE OLACAK
Türkiye’nin belki de en büyük sıkıntısı bu geçişte olacak. İşin ‘kötü tarafı” geçen seneki hız neyse, bu seneki hız, geçen seneki hızın üç-beş katı olarak devam ediyor. Günümüz için 10 yıl önce tahmin edilmiş olan rakamlar şu an geçerli değil. Örneğin, cep telefonu sayısı, tahmin edilenin 10 katından fazla.
Bir de bundan 5 yıl önce, ‘5 yıl sonra dünyada şu kadar sensör olur’ denilmiş ancak bugün tahmin edilenin 20 katı sensör var ve teknoloji gittikçe ucuzluyor. Dolayısıyla ucuzladıkça daha çok kullanılıyor ve bu tip firmalar çoğaldıkça aslında oyunun şekli değişiyor. Değişimin hızlanmasıyla da esas tehlike lojistik sektörüne buradan geliyor.
KAPTANSIZ VE İNSANSIZ GEMİ TAŞIMACILIĞI GERÇEKLEŞTİ
İki ay önce Çin’de iki liman arasındaki ilk kaptansız ve insansız gemi taşımacılığı gerçekleşti. Bunun dışında, bildiğim kadarıyla zaten taksilerde kullanılan bir şey ama ilk 500 tane tamamen elektrikle çalışacak Tır siparişi verildi. Tüm bunlara baktığınızda çok ciddi bir değişim geliyor. Tabi değişim sadece lojistik sektörü için değil, tüm sektörler için geliyor.
Çok yakında bankaların temel işi olan para transferi yazılım firmalarının eline geçiyor. Örneğin, Bitcoin ortaya çıktı, eskiden banka üzerinden dünya üzerinde yapılan para transferleri artık ortadan kalktı ve teknoloji üzerinden yapılıyor. Banka aradan kalkmış oluyor. Bütün pozisyonlar bitti ve banka hesabına gerek kalmadı. Bu aslında her yerde şu an oluyor. Teknolojiyi anlamak ve çözmek dışında bir seçenek yokmuş gibi görünüyor.
27 TANE DİJİTALLEŞME PROJEMİZ DEVAM EDİYOR
Peki buradan Borusan Lojistik’e gelirsek, tüm bu gelişmelerin farkında olarak, paylaşabileceğiniz kadar neler yapıyorsunuz?
Biz 2 yıl önce, bu konuyu çok daha ciddi ele almamız gerektiğini anlamamızla birlikte, genel müdür yardımcısı seviyesindeki pozisyonlardan birini ‘teknolojiden sorumlu genel müdür yardımcılığı’ olarak değiştirdik. Bu arkadaşımıza aynı zamanda Ar-Ge’yi, dijitalleşmeyi, 6 sigmayı, yani kendi içimizdeki iyileştirme süreçlerini bağladık ve 50 kişilik bir kadro oluşturup, Sanayi ve Ticaret bakanlığından Ar-ge merkezimizin kurulum iznini aldık. Şu an 52 arkadaşımız Ar-Ge’de ve o dönemde yapmış olduğumuz öngörüler doğrultusunda belirlediğimiz 27 tane dijitalleşme projesini hayata geçirmeye çalışıyorlar.
Bu bizim 3 yılda hayata geçireceğimiz 27 tane proje. Bunların şu an 13’ü ile fiilen uğraşılıyor. Umarım ki yıl sonuna ya da gelecek yılın ilk çeyreğinde bunları gerçek hayata geçirmiş olacağız ve bir sonraki 13’e başlayacağız.
Bizde inovasyon çok daha önce başladı. Inovasyonla ilgili yeni projeler, yeni iş yapma şekilleri ortaya çıkarma anlamında... Bununla da ilgili de Bukoli ve eTA olmak üzere bünyemizden iki şirket çıktı. Şu an tüm konsantrasyonumuzu eTA üzerinde. Dediğim gibi dünyadaki değişim o kadar hızlı geliyor ki aynı iki firmayı aynı anda aynı yapının içinde aynı hızda koşturamıyorsunuz. Zaman çok önemli.
SEKSEN TANE DÜŞÜNCENİZ OLUR, SEKİZ TANESİ ŞİRKET OLUR, BİR TANESİ YAŞAR VE ŞİRKETİNİZİ KURTARIR
Bukoli’nin faaliyetlerine son verdiniz. Bu konuyu değerlendirir misiniz?
Bu tip işlerde böyledir. Hani denilir ya, seksen tane düşünceniz olur, sekiz tanesi şirket olur bir tanesi yaşar ve o bir tanesi sizin şirketinizi kurtarır. Bunların hepsi tamamen oyunu farklı oynamak, değiştirmek ve zorlamak üzerine kurduğumuz şeyler.
eTA şu an çok başarılı bir şekilde faaliyetlerini sürdürüyor. 2012’den beri bu proje üzerinde çalışmalar yapıyoruz. Yaklaşık 60 bin kamyoncu üyemiz var. 6 bin 900’ün üzerinde KOBİ üyemiz var.
Şu ana kadar 40.000’e yakın kamyoncu tarafından indirilen eTA Mobil Uygulaması ilk çıkış yılı olan 2015’e oranla 6 kat büyüme sağladı. Bu büyümeyi sürdürerek, 2020 yılında Türkiye’deki tüm bireysel kamyoncuların, eTA mobil uygulamasını deneyimleyerek, en az 1 kere eTA ile yük taşımasını hedefliyoruz.
Sistem git gide kamyoncuların birleşmesini sağlayan ama bu arada Borusan Lojistik ve eTA’nın her iki tarafa da garanti verdiği, yani malın garantisini aldığı, ödemenin garantisini verdiği bir yapıda yürüyor. Şimdilik ayda 4 bin 500 sefer yapıyoruz. Yıl sonunda yaklaşık 12-13 milyon dolar seviyesinde ciro yapmış olacağız.
BÜTÜN KONSANTRASYONUMUZ ETA ÜZERİNDE
Bütün ilgi odağımız şu an eTA. Hatta Eta’da sadece KOBİ’lerin davranış şeklini değiştirmeye uğraşmıyoruz, kamyoncuların da davranış şeklini değiştirmeye çalışıyoruz. Kamyoncu esnafı, akıllı telefonları kullanmaya çok da alışkın değil. Kendilerine bu konuda yardımcı oluyoruz. Yararlarını gösteriyoruz. Çok hızlı uyum sağlıyorlar.
Bir yandan da kendi sektörümüzde bir yerde Borusan Lojistik’in kara nakliye departmanının da rakibi gibi görebileceğimiz ama Borusan Lojistik’i geleceğe hazırlayan eTA’ya yatırım yapmaya devam ediyoruz.
Bazı projelerimiz de kendi geliştirdiğimiz süreçleri kısaltmak adına yapmış olduğumuz işleri içeriyor. Elimizdeki sistemleri, yeni teknolojiyle kullanılabilir hale getirmek için... Dolayısıyla projelerimizin hepsinin değişik kullanım alanları ve amaçları var. Yani projelerimizin her birinin bir şirket doğurması söz konusu değil.
Dijitalleşme söz konusu olduğunda, lojistik sektörü açısından baktığımızda, firmalar arasında ‘uçurumlar’ var. Bir yandan süreci çok iyi takip edip uyum sağlayanlar ve sizin gibi yatırım yapanlar var. Diğer yandaysa, bu konuyla hiç ilgilenmeyen firmalar var. Ayak uyduramayanlar, tanımlama doğruysa, ‘taşeron’ mu olacak? Gelecek öngörünüz nasıl?
Şöyle örneklemeye çalışayım ve bu noktada sektörün dışına çıkayım. Şu an otelcilik sektöründe en değerli şirket Airbnb adlı bir şirket. Bu şirketin kendisine ait bir tane bile odası yok. Ama otellerin hala hayatları devam ediyor. Ama onlar para kazanmıyorlar, başkaları para kazanıyor. Dolayısıyla asıl değer kısmını onlar alıyor.
Aynı şey Uber için de geçerli. Bir tane taksisi bile yok ama Amerika’daki taksi piyasasının yüzde 65’ini Uber kontrol ediyor ve bundan para kazanıyor.
Lojistik sektöründe de mal bir yerden bir yere şoförlü ya da şoförsüz gidecek. Soru şu: Bu araçları kim kontrol ediyor? Dolayısıyla kim kontrol ederse, parayı o kazanır.
YAPACAĞIMIZ ŞEY, DOĞRU ZAMANLARDA YANLIŞ YERDE OLMAMAYA ÇALIŞMAK
Türkiye söz konusu olduğunda, diyelim ki siz firma adına teknolojiye ve diğer yeniliklere uyak uydurma adına her türlü faaliyeti yapıyorsunuz. Ancak bir de uluslararası ölçekte yaşanan, dünyadaki istikrarsızlık sonucu, sektörünüzü de etkileyen durumlar oluyor. Örneğin, yoğun taşıma yapılan bir yerde savaş çıkıyor ve taşımalar duruyor. Lojistik firmalarının başarısı, bu gibi durumlarla da başa çıkmak olarak tanımlanabilir mi?
Türkiye’de olmaktan dolayı bu tür şoklara alışık durumdayız. Bizim jenerasyonda özellikle durum böyle yaşıyor. Dolayısıyla Türk lojistik sektörü de bu tür sürprizlere her zaman hazırlıklı. Çünkü doğal geliyor bize. Bir pazar kapanıyor, başka bir pazara gidiyoruz, örneğin savaş çıkıyor ve alternatif yollar arıyoruz. Çabuk adapte oluyoruz. Belki de fazla alıştık. Yani bunları kontrol etme şansımız yok, yapabileceğimiz tek şey doğru zamanlarda yanlış yerlerde olmamaya çalışmak. Biraz kendimize, böyle bakıyoruz. Doğru zamanda doğru yerdeyseniz, şirketiniz daha hızlı gidiyor. Yanlış zamanlarda yanlış yerdeyseniz şirketinize yıllar kaybettirebiliyorsunuz. Dolayısıyla yapmanız gereken bu diye düşünüyorum.
Yıl sonu ciro tahmininiz ve bir önceki yılla karşılaştırdığınızda performans durumu nedir?
Bugünlerde 2018 ile ilgili herkesin bütçelerini tamamladığı, tamamlamaya çalıştığı bir dönemden geçiyoruz. Bizim için birinci önceliğimiz dijitalizasyon ve inovasyon. İlk baktığımız konular bunlar. Bu iki konudan sonra diğerlerine bakıyoruz. Şu an dünyaya bakış açımız biraz bu açıdan gidiyor. Gelecek yıl da Borusan Lojistik olarak bu alanda 20 milyon dolar tutarında yatırım yapma kararı aldık.
2017 yılını 565 milyon dolar ciro ile kapatacağımızı öngörüyoruz. Bu da dolar bazında bir önceki yıla göre yüzde 9 oranında bir artış anlamına geliyor. Kurlarda oynama olduğu için bunu yaklaşık olarak söylüyorum.