2200 yıllık geçmişiyle “Orta Lojistik Koridoru”, dünya ticaretine damgasını vurmaya devam ediyor. Ne savaşlar, ne doğal afetler, ne ölümcül salgın hastalıklar görse de, tarihi “İpek Yolu” dimdik ayakta duruyor. Bu hat güzergahındaki uygarlıklar, ülkeler değişti ve çağlar birbirini takip etti, ancak Doğu-Batı lojistik rotası aslında hiç şaşmadı.
Anadolu, dünyanın en büyük coğrafi lojistik HUB’ı konumundadır
Doğu ile Batı arasında bir köprü gibi uzanan “Anadolu”nun dünyanın en büyük coğrafi lojistik HUB’ı konumunda olduğunun altını çizen Tırport Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Akın Arslan, şunları söyledi:
“Türkiye’yi dışarıda bırakmak isteyen her kim olursa olsun, Kızıldeniz krizi de göstermiştir ki, her zaman en optimal ulaşım Türkiye üzerinden geçen orta lojistik koridordur. Bu gerçek durum, hava, kara ve demiryolu için de geçerlidir. Intermodal taşımacılığın deniz yoluyla buluşacağı liman için de, üç tarafı denizlerle çevrili ve Karadeniz’in kapısını elinde tutan Türkiye kilit roldedir. Herkesin mal satmaya çalıştığı dünyanın en nitelikli ve refahı yüksek nüfusunun yaşadığı 750 milyon nüfuslu Avrupa’nın dibinde olan Türkiye’nin nüfusu 90 milyon. Türkiye’den çıkan bir Tır, sadece 5 günde Avrupa’nın en ucuna ürünlerini teslim edebilmektedir. Yeter ki, gümrük geçişlerinde plaka kısıtları gibi gerekçeler ile bekletilmesin. Türkiye aynı zamanda, Avrupa için en ideal “yakında üretim – NearShore” merkezi konumundadır.” dedi.
Dünya’daki toplam üretimin 1/3’ü Güney Asya’da gerçekleşiyor
2023 yılı sonu verilerine göre, dünyadaki toplam üretimin %28,4’ünü tek başına Çin üretiyor. Güney Asya ise, Çin ile birlikte dünyada gerçekleştirilen üretimin 1/3’ünü gerçekleştiriyor. Diğer bir ifadeyle batıya giden malların, %25’i doğudan geliyor. Batıdaki üretimin de %30’u, doğudaki üretime bağımlı.
Gemilerle gerçekleşen dünya ticaretinin yaklaşık %15’nin Süveyş Kanalı üzerinden gerçekleştiğine işaret eden Tırport Başkanı Dr. Akın Arslan, konuşmasına şöyle devam etti: “Kızıldeniz üzerinden, küresel ticaretin tahmini %15’i olan ve yıllık 1 trilyon dolar değerindeki malın geçişi gerçekleşiyor. Bu güzergahta yaşanan bir güvenlik sorunu da, dengeleri değiştirebilecek kadar büyük bir hacmi ifade ediyor. Nitekim son haftalarda, Kızıldeniz’de yaşanan güvenlik sorunu, bir yandan navlun fiyatlarını artırırken, diğer yandan yaklaşık 10 günlük ilave bir yol anlamına geliyor. Bu durum da, artan masraflar nedeniyle, tüm emtia ürünlerinde artışa neden oluyor.” diye konuştu.
Pandemi sırasında “yakında üretim-NearShore” öncelikli konular arasına girdi
Dünyada genelindeki üretim; ucuz işçilik, enerji ve hammadde fiyatları nedeniyle, son 40 yıldır denizaşırı ülkeler olan Çin ve Güney Asya’da gerçekleşiyor. Ancak, pandemi sırasında “yakında üretim-NearShore” büyük önem kazanarak, ülkelerin öncelikli konuları arasına girdi. Pandemide kritik ürünlerin ülke içinde veya yakında üretilmesinin hayati derecede önem kazandığını hatırlatan Dr. Akın Arslan, şunları kaydetti:
“Örneğin, pandemi süreci gösterdi ki, Çin’e ve Güney Asya’ya bağımlı bir üretim, Avrupa, Amerika dahil diğer ülkelerdeki refahının sürdürülebilirliği için tehditler de barındırıyor. Bu süreçte özellikle kritik ürünlerin ülke içinde ve yakında üretimi hayati derecede önem kazandı. Her platformda belirttiğim gibi Türkiye, Avrupa başta olmak üzere bulunduğu coğrafyada “yakında üretim-NearShore” merkezi olabilecek potansiyele sahip. Bir diğer konu da, Çin bu şekilde büyümesine devam ederse, 2030’lu yılların başında büyüklüğü 30 trilyon doları geçerek, ABD ekonomisini geçebilir. Bu gerçeği fark eden ABD, 2018 yılından itibaren Çin’e yönelik gittikçe artan tedbirler almaya devam ediyor.” şeklinde konuştu.