"YENİLEME PAZARIMIZI SÜRÜCÜSÜZ ARAÇ TEKNOLOJİSİNE GÖRE REVİZE ETMELİYİZ" [caption id="attachment_10063" align="alignleft" width="318"]"TÜRKİYE İHRACATTA YENİ REKORLAR KIRMAYI HEDEFLİYOR" Açılış konuşmacıları arasında yer alan Otomotiv İhracatçıları Birliği (OİB) Başkanı Orhan Sabuncu, “Otomotiv Endüstrisi açısından 2016 yılı başarılı bir yıl olarak geride kalmıştır. Otomotiv Endüstrisi İhracatı 2016 yılında önceki yıla göre yüzde 13 artarak 23,9 milyar Dolar olarak gerçekleşmiştir. Ülkemizin ihracat şampiyonu olan otomotiv endüstrisi, aynı zamanda 1,9 milyon adetlik üretim kapasitesiyle Avrupa’nın en önemli üretim merkezlerinden birisidir. 2016 yılı üretim verilerine göre ülkemiz Avrupa’nın en büyük ticari araç üreticisi olma konumunu da sürdürmektedir. Hem üretimde hem de adet bazında ihracatta yeni rekorlar öngörüyoruz. Bu yılın üçte biri geride kalırken otomotiv ihracatımız yüzde 23 artmış ve 9,3 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Türkiye Otomotiv Sektörü, sadece bir üretim merkezi olmayı değil aynı zamanda Avrupa’nın en gelişmiş Ar-Ge Merkezlerinden birisi olmayı hedeflemektedir. Bu nedenle katma değeri yüksek ürünler üretmek, Ar-Ge ve inovasyona yatırım yapmak endüstrimiz açısından vazgeçilmezdir. Ülkemizdeki Ar-Ge merkezlerinin yaklaşık beşte biri otomotiv sektöründe faaliyetlerini sürdürmektedir. Ülkemizdeki ortalama araç yaşının yüksek olması aftermarket pazarının önemini ve büyüklüğünü giderek artırmaktadır. Dolayısıyla destekleyicisi olduğumuz Aftermarket Konferansı, Yenileme Pazarı’ndaki güncel sorunları, fırsatları, uygulamaları küresel boyutta değerlendirebilme ve tartışma fırsatı sunması açısından oldukça değerli bir platformdur” dedi. "YENİLEME PAZARINDA TEHDİTLER ÖLÇÜSÜNDE FIRSATLAR DA VAR" Açılış konuşmacılarından Otomotiv Satış Sonrası Ürün ve Hizmetleri Derneği (OSS) Başkan Yardımcısı Eyal Tarablus, “Akıllı teknoloji ve bağlanabilirlik olguları, yapay zeka, haritalandırma ve otonom sürüş, araç paylaşma ve mobilite çözümleri, teknolojik veriler ile oluşan yeni rekabet, akıllı ev ile bağlanabilir araçlar arasında köprü oluşturma, 2025 Satış Sonrası Pazarı’nın ana başlıkları içerisinde yer alacak. Dolayısıyla veri ekonomisinin hakim olacağı ve otomotiv pazarını etkileyeceği günler çok yakın. Satış Sonrası Pazarı’nda işlerimizi korumamız ve geliştirmemiz için tehditler ölçüsünde fırsatlar da var” diye konuştu. "KÜRESEL TİCARETTE YÜZDE 5 ARTIŞ" Yakın ve uzak gelecekte otomotiv sektöründe neler olacağının yanı sıra sürücüsüz araçlar konusuna değinen LMC Otomotiv Direktörü Jonathon Poskitt, “Bu sene küresel ticarette yüzde 5’lik artış bekleniyor. Bu büyüme büyük ölçüde Kuzey Amerika, Batı Avrupa, Çin’de bekleniyor. Orta vadede ise Hindistan’da ve Afrika’da iyileşme beklentisi mevcut olmakla birlikte İran’ın toparlanma sürecine girmesi ve Güney Afrika’nın da belli düzeyde bir iyileşme göstermesi öngörülüyor. SUV tipi araçlar, özellikle Avrupa’da bu büyümeyi artıracak. Ağır ticari taşıtlarda Çin yüzde 30 oranında söz sahibi. 2017 yılında ağır ticari taşıtlar için öngörülen büyüme de yüzde 8 oranında. Öte yandan sürücüsüz araç parkı büyümesini sürdürecek ve otomotiv sektörünün küresel ticaretteki payını büyük ölçüde etkileyecek. Sürücüsüz araçlar trafik konusunda da ciddi bir rahatlama sağlayacak” dedi. "TÜRKİYE VE AVRUPA YAŞLI TAŞIT PARKINA SAHİP" Konferans konuşmacıları arasında yer alan GIPA Aftermarket Kurucu ortağı Francois Passaga, “Kendi yaptığımız anket çalışmalarına dayalı verilerden bahsetmek istiyorum. Bu araştırma kapsamında G5 ülkeleri, İran ve Hindistan üzerinden ‘hammadde’, ‘taşıt parkı’ ve ‘sürücü’ konularında bir kıyaslama gerçekleştirdik. Taşıt parkına ilişkin sonuçları değerlendirecek olursak; Avrupa’da kademeli olarak taşıt parkında bir yaşlanma söz konusu. Bu yaşlanma yüzde 20’nin üzerinde. Çin hala en genç taşıt parkına sahip ülke olarak karşımıza çıkıyor. İran ise G5’e göre daha genç taşıt parkına sahip. İran’da taşıtların yüzde 32’si 10 yaşından daha yaşlı. Türkiye’de de Avrupa’ya benzer bir durum var fakat yapısal farklılıklar gösteriyor. Türkiye’deki taşıtların yüzde 19’u 10 yaşından yaşlı. İran ise Türkiye’ye göre daha genç taşıt parkına sahip. Öte yandan sürücü davranışlarına ilişkin sonuçları değerlendirecek olursak; İran’da bir sürücü yılda 17 bin kilometre, Hindistan’da 9 bin kilometre yapıyor. Avrupa’da yıllık kilometrede azalma söz konusu. Türkiye G5’in biraz daha altında kalmakla birlikte yaklaşık 12 bin kilometre yapıyor. 1991 ve 2016 verilerine göre, ortalama 25 senelik dönemde 62 bin kilometreden 132 bin kilometreye yükselme söz konusu. Hindistan’da sürücülerin çoğu hala ilk yani sıfır olarak aldıkları araçları kullanıyor. Türkiye ve Avrupa ise ikinci el araç kullanıyor. Türkiye’de aftermarket alanında internet kullanımı çok kısıtlı düzeydeyken, Hindistan aftermarket konusunda interneti tercih ediyor” diyerek sözlerini tamamladı. "HİNDİSTAN YENİLEME PAZARINI DİJİTALE TAŞIDI" Konuşması sırasında Hindistan pazarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Frost&Sullivan MENESA Direktörü Kaushik Madhavan şunları söyledi: “Yüzde 7,5 oranında büyüyen Hindistan, Birleşik Krallık ve Fransa'yı geride bırakarak beşinci büyük ekonomi olacak. Hindistan’ın üretim merkezi olma vizyonunu yerine getirmesi durumunda, Almanya'nın yerini alabileceğini ve 2020 yılına gelindiğinde en büyük 4’üncü ekonomi olacağını söyleyebiliriz. Hindistan’da mobil ticarette çok büyük patlama yaşandı. Bu durum otomotiv sektörüne de etki etti. 2017 Mart sonu itibariyle satışlar 5 milyona ulaştı. Bir kaç sene önce internette yedek parça satışı yüzde 1 iken, bir kaç sene içerisinde yüzde 5 seviyelerine gelecek. Bu gelişmeleri destekleyici bir takım gelişmeler var. Bunlardan biri OEM’lerin çok markalı servis modeli geliştirme çalışmalarına start vermiş olması. Bu demek oluyor ki, sadece kendi ürettikleri markalara değil, diğer markalara da servis hizmeti sağlanacak. Bir diğer gelişme ise Hindistan pazarında, ürün ve hizmetler mevzuatı devreye sokuldu. Artık yedek parça ve tedarikçiler daha az vergi ödeyecek. Ödeme konusunda da kolaylık sağlanacak. Hindistan’daki aftermarket pazarının esas problematiği ise internetten ürün satın alanların ödemelerini hala ‘kapıda’ gerçekleştirmesi. Yani en zor olan şey müşterilerde güven oluşturma. Çünkü tüketici aldığı ürünün orijinal olup olmadığını nereden anlayacağını düşünüyor. İnternetten en çok aksesuar gibi parçalar satın alınıyor. Sonuç olarak odaklanılması gereken konuların şunlar olduğunu söyleyebilirim; potansiyel, müşteriler ve pazarı etkileyenleri etkilemek.”TAYSAD Başkanı Alper Kanca.[/caption] Türk tedarik sanayinin ülke ekonomisine katkısı noktasında özellikle TAYSAD üyesi kurumların aktif rol aldığını belirten Başkan Alper Kanca, “TAYSAD 380 üye, yaklaşık 23 milyar dolar iş hacmi, 8 milyar dolar doğrudan ihracata ve 150 bin’in üzerinde istihdama sahip 40’ıncı yılına yaklaşmış köklü bir sivil toplum kuruluşu. Dolayısıyla ekonomiye katkı sağlama konusunda da çok önemli bir yere sahip” dedi ve konuşmasını şöyle sürdürdü: “Türkiye, araç parkı konusunda diğer dünya ülkeleri arasında ortalamanın altında bir seyir izlemekte. Ülkemizde kişi başına düşen otomobil sahipliği, özellikle Avrupa ortalamalarının oldukça altında seyrediyor. İç pazarda yaşanan daralma ya da gelişmenin yenileme pazarı üzerindeki etkisi büyük oluyor. Örneğin araç teknolojisi geliştikçe, yenileme pazarının da aynı yönde ve hızda gelişmesi, hatta dönüşmesi gerekir. Bugün itibariyle yaklaşık yüzde 30-40 seviyesinde olan elektronik aksam kullanımı, 2030’larda yüzde 50’nin üzerinde seyredebileceği öngörülmekte. Dolayısıyla özellikle Yenileme Pazarı’nda varlığını sürdürmek isteyen firmalarımızın, yeni teknoloji ve eğilimleri yakından takip etmesi önemlidir." Yenileme pazarına ilişkin rakamsal verileri aktaran Kanca, “Dünyada kullanılmakta olan araç sayısı 1,21 Milyar adedi aştı. Türkiye ise bu pazarın yüzde 1,3’ünü temsil ediyor. Mevcut durumda 5 milyar dolarlık hacme sahip olan Türkiye Yenileme Pazarı’nın 2020’de 6,5 milyar dolara ulaşması öngörülüyor. Türk otomotiv tedarikçileri olarak uluslararası standartlara uygun üretim yapma kabiliyetimiz oldukça yüksek. Bu konudaki çalışmalarımızın birçoğu ile ilgili uluslararası otoritelerden ve OEM firmalarından ödüller de aldık. Bu başarının sürdürülebilir olması için, sadece OEM veya OES parçalarında değil, aynı zamanda IAM (Independent Aftermarket) parçalarında da stratejik olarak belirlenmiş kalite seviyesinin sürdürülmesi gerekmekte. Ayrıca Türk tedarikçilerin, sadece standart ürünleri üretmeyip, katma değeri yüksek ürünlere yönelmelerinin mümkün olduğunu görüyoruz. Bu teknolojik alt yapı ve Ar-Ge kabiliyeti firmalarımızda bulunmakta” diye konuştu.
"Otonom üretim yapanlar kazanan, dizel kaybeden tarafta yer alacak"
Alexander Brenner, "Otomotiv tedarik sanayi büyüyecek. Fakat bu işin kazanan ve kaybeden tarafları olacak. Dizel üretim yapanlar kaybeden tarafta yer alırken, otonom üretim yapanlar kazanan tarafta yer alacak." dedi.
"SÜRÜCÜSÜZ ARAÇ TEKNOLOJİSİ TEDARİK SANAYİNİ BÜYÜTECEK"
Roland Berger Kurucu Ortağı Alexander Brenner ise konferansta yaptığı konuşmada, "Dizel üretim yapanlar kaybeden tarafta yer alırken, otonom üretim yapanlar kazanan tarafta yer alacak." diyerek, görüşlerini şöyle anlattı:
“Son birkaç yıla bakacak olursak; küresel ticarette ve dolayısıyla otomotivde daralmalar oldu fakat gelinen noktada toparlanma sürecine girildi. Mevcut durumda Avrupa’da otomotiv sektörü dalgalı bir seyir izliyor. Öngörüde bulunmayı zorlaştıran bir tablo söz konusu. Diğer taraftan ABD’de Trump’ın başkan seçilmesiyle birlikte Meksika’ya uygulanan ambargo işin seyrini değiştiren etmenlerden. Dolayısıyla ABD pazarına ilişkin öngörüde bulunmak da mümkün görünmüyor. Bu ve bunun gibi konular ticarete ilişkin kısa vadeli tahminleri dahi imkansız hale getiriyor. Tabi ki büyümeler olacak ancak, hangi ülkeler büyüyecek? Bu noktada 4 büyük zorluktan bahsedebiliriz. İlki satış hacmi zorluğu. Bu kapsamda ‘Gelecekte nerede olmamız, nerelere yatırım yapmamız gerek?’ sorularına yanıt verebilmeliyiz. Her pazarda bulunmak mümkün değil. Kar sağlayacak alanları bilmek gerekli. İkinci zorluk ise birleşme ve satın almalar. Burada önemli olan teknolojiye erişim, mekanik yeterlilik, network oluşturabilme, yeni pazarlara girebilme gibi fonksiyonları iyi analiz etmek. Üçüncüsü ise finansal değer yaratma zorluğu. Son olarak şunu söylemeliyim; otomotiv tedarik sanayi büyüyecek. Fakat bu işin kazanan ve kaybeden tarafları olacak. Dizel üretim yapanlar kaybeden tarafta yer alırken, otonom üretim yapanlar kazanan tarafta yer alacak. Bu nedenle ölçek hacminin ötesine geçip; insana, teknolojiye yatırım yapma gereği doğuyor” diyerek sözlerini tamamladı.
Bunlar da ilginizi çekebilir