Sertrans, Fashion Logistics Networkünün Türkiye temsilcisi oldu Sertrans, Fashion Logistics Networkünün Türkiye temsilcisi oldu
Uluslararası karayolu taşımacılığı sektöründeki yıpratıcı rekabete dikkat çeken Martaş Group Yönetim Kurulu Üyesi Abdi Kurt, taşımacılık sektöründe kilometre birim fiyatına geçilmesi gerektiğini söyledi. Abdi Kurt, konuyla ilgili sorularımızı şöyle yanıtladı: Sektörde yıpratıcı rekabeti dile getiriyorsunuz ancak bir yandan da taşımacı firma sayısı da artıyor, bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Rakamsal olarak bakıldığında Türkiye’nin 2010, 2015 ve 2017 yılları itibarıyla dış ticaretinde bir artış olduğu görülüyor. Dolayısıyla dış ticarete konu malların taşınması için filoların da büyümesi gerekiyor. Yeni yeni firmalar kuruluyor. Bir taşıma firması kurmak zor değil. 12 adet çekici alan yetki belgesini alıyor ve bu sektöre giriyor. Biz ise Martaş olarak 650 kişiye istihdam sağlıyoruz. Bunu sürdürebilmek için kar etmemiz gerekiyor. Zararla bu iş olmaz. Bizim en büyük sıkıntımız, ülkemizde hala kilometre başına birim fiyatın oluşmamasıdır. Şu anda bizde rakamlar 1,5 lira civarındadır. Bunun en az kilometre başına 3,5-4 liraya çıkması gerekir. Sektörün dile getirdiğiniz talebi hangi gerekçe ile çözülmüyor? Serbest piyasa, rekabet gibi söylemlerle karşı karşıya kalıyoruz. Ama bizim dışımızdaki sektörlere ya da meslek kollarına baktığımızda bir birim fiyatı olduğunu görüyoruz. Örneğin mali müşavirler, doktorlar, muhasebeciler ve mühendislerin birim fiyatı var. Bu konuyu araştırdım. Sadece bizim sektörün birim fiyatı yok. Avrupa’daki uygulamalara baktığımızda, öncelikle, her 12 araç alan taşıma firması kuramıyor. “Ben nakliye pazarlaması yapacağım?” denildiğinde, “Buyurun, yapın” denilmiyor. Bu işi yapmak istiyorsanız size öncelikle 2 araç aldırıyor ve performansınızı ölçüyor. Daha sonra 2 araç daha alıyorsunuz ve yaptığınız işin performansına göre araç sayınızı artırabiliyorsunuz. Bununla da kalınmıyor, çalışanların maaşları, sigorta primlerinin yatırılıp yatırılmadığına da bakılıyor. Bizde ise böyle bir uygulama yok. Bizim sektörde, kendi işi nakliye olmayanların bu alanda faaliyet göstermesi sonucu iki yılda bir 30-40 firma iflas ediyor. Rekabet birim fiyatın üzerinde, hizmetin kalitesi, çeşitliliği ve zaman açısından yapılabilir. Örneğin, bizde devletin işlettiği trenlerde bilet fiyatları sabitlenmiştir. Bizim sektörde de dediğimiz uygulama konusunda bir adım atılırsa biz de arkasını getiririz. Doğru rakamlar, doğru yatırımlar getirir, istihdam artar. “TÜRK İHRACATÇISI TÜM MALİYETLERİNİ NAKLİYE ÜZERİNDEN YAPIYOR” Navlunların artması, ihracatçıların durumunu zorlaştırır mı? Maalesef, Türk ihracatçısı tüm maliyetlerini nakliye baz alarak yapıyor. Biliyorsunuz yurtdışına çıkan treylerlerin kullandığı ÖTV’siz motorinin miktarı 600 litreden 900 litreye çıkarıldı. Nakliyeciye, ‘navlunu ne kadar düşüreceksiniz?’ gibi talepler geliyor. Oysa ki taşımacılar olarak son 5 yıldır aynı navlunlarla çalışıyoruz. Bunun nasıl yapıldığını soran yok. Dolayısıyla bir menfaat çelişkisi ortaya çıkıyor. Elbette ihracatçılarımızın da maliyetlerini düşürmeleri gerekir. Rekabet ettikleri için bunu anlayışla karşılıyoruz. Ancak sadece nakliye üzerinden hareket etmemeleri gerekir. Nakliye birim fiyatı, nakliyecinin bir seferi tamamladığında gidiş-dönüşte alacağı para demektir. İtalya’da römork taşımacılığı da yapıyoruz. Pendik’ten Bari’ye ve Pendik’ten Trieste’ye gidiyoruz. İtalya’da İtalyan çekici kullanıyoruz. 500 kilometrelik bir güzergahta, 500 de dönüş toplam 1.000 km’lik bir parkurda bize en düşük fiyat 150 Avro uyguluyorlar. Üstelik tüm risk bizim üzerimizde. Sadece çekici ve şoför veriyorlar. Boşaltma yerinde beklemesi durumunda da gün başına 200 Avro yazıyor. 1.250 Avro navlun ödüyoruz. Bursa’dan Milano navlunu ise 1.700 Avro’dur. Gaziantep’ten Milano navlunu 2 bin 200 Avro. Bunun 1.700 Avro’sunu Ro-Ro’ya ödüyoruz. Türk nakliyecilerinin birbiriyle yaptığı vahşi rekabet sonucu, aldığımız navlun Avrupa’daki yarısının bile altında. Bunu, kesin net söylüyorum. "İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ ZOR DURUM ŞOFÖRLERİ DE ETKİLİYOR" Nakliyeciler olarak içinde bulunduğumuz yıpratıcı rekabetten şoförlerimiz de etkileniyor. 2011 yılını baz aldığımızda şoför maaşları 650-700 TL asgari ücret, harcırah hariç. Günümüzdeyse asgari ücret 1.700 TL. Ayrıca 650 lira da SGK primi ödüyoruz. Şoför arkadaşlarımıza verdiğimiz maaş ve SGK pirimi toplamı 2.350 TL. Çok büyük bir rakam. Bu miktar, şoförlerimizin emeğinin karşılığı değil. Bizim aldığımız nakliye bedeli üzerinden baktığımızda bizi çok yoruyor. Ayrıca 650 TL de şoförlerimize harcırah veriyoruz. Bizler kazandığımızda şoförlerimize de daha fazla para vermesini çok iyi biliriz. Bu, beyaz yakalılar için de geçerli. Ama sektör o kadar zorda ki 2010 yılında 450 liraya aldığımız lastik bugün 1.600 TL. Umarız 2018, navlunlarda kilometre birim fiyatı uygulaması başlar. Bu da bizim elimizi rahatlatır. En büyük gücümüz Türk şoförleridir. Bize çok büyük emekleri var. Şoförlük çok zor bir iş. Onlara daha iyi şartlar sağlamamız için, sözünü ettiğim sorunun çözülmesi gerekir.    

Editör: TE Bilisim