“3. KÖPRÜ'NÜN BİRÇOK ŞEYİ EKSİK ANCAK PARASI TAM”
Fatih Sultan Mehmet Köprüsü sonrası ağır vasıtaların kaldığı durumları değerlendiren Şener, “3. Köprü açıldığı zaman, benim bu köprünün bizim için milat olduğu ve uzun bekleme kuyruklarından kurtulacağımıza dair söylemlerim olmuştu. Ama o zaman henüz fiyat ortada yoktu ve henüz bağlantı yollarında yaşanan kaosla yüzleşmemiştik. 3. Köprü’nün bize çok etkisi oldu, öncelikle bu geri ödeme konusunda aslında belki de en adaletli yöntem kullanıcıya ödetmek. Yani şu an Erzurum’da olup İstanbul’u hiç görmemiş vergi mükelleflerine, bu vergiyi pay etmek belki de daha adaletsiz yaklaşım olabilir. Devlet köprü yapar ve bunu model olarak geçenlerden ücret alır, ancak fiyatlar çok yüksek. Gerçekten bunun geri dönüşüm süreci çok kısa tutuldu ve Türkiye’nin genel lojistik maliyetlerinde bir payı oldu. Alınan 150 – 200 liralık köprü ücreti 700 liralık bir nakliyeye %20’lik bir pay getirdi. Ve bu emin olun haldeki sebzeye yansıdı. Suyun üzerinden hızlı geçiyoruz 3. Köprü’yü ancak, bağlantı yollarında gerçekten köprünün iki ucu da dipsiz kuyu. Ben geçen gün Şile tarafında çıkış ararken Sancaktepe civarlarında mahalle aralarına girmek zorunda kaldım, Mahmutbey civarında da durum hiç parlak değil. Bu gerçekten köprüde yaşanan zulmün daha bir ileri taşınması oldu, bunun bir de ilave maliyeti var. Bir an önce bu bağlantı yolları meselesinin çözülmesi lazım. Köprünün birçok şeyi eksik ancak parası tam. Biz bu konuları köprü yöneticilerine iletiyoruz, özellikle kış şartlarında o bölge orman olduğu için şehir içi yollara göre daha çok tedbir alınması gerekiyor. Bağlantı yolları konusu devletin vereceği bir karar. Mahmutbey gişelerini baypas edebilir miyiz diye bir arayışımız oldu. Ağır vasıtaların direk Çatalca’ya gidebilecekleri sadece Arnavutköy içerisinde, şehir içi yolu kat etmek durumunda kalacakları fena olmayan da bir yol var. En azından İstanbul’u direk geçen binek otobüsler o yolu kullanabilirler. Maalesef 3. Köprü beklenen faydayı sağlamadı, bunun birkaç sebebi var.” dedi.
“ARAÇLARIN ÇÖZÜM OLARAK SİRKECİ’DEN GEÇMEYE ÇALIŞMASI BİR ÇARESİZLİK”
Ağır vasıtalara yasaklanan güzergahlar ve arabalı vapurlar konusunda görüşlerini belirten Şener, “Trafik sıkıştığı zaman hemen ticarileri yasaklıyorlar, özelleri yasaklayın ticarileri yasaklarsanız ekonomi durur. Bizim direk olarak ticarileri durduralım yaklaşımında bir durup düşünmemiz lazım. Ağır vasıtalara trafik sorununun kaynağı gibi, öcü gibi bakmayın. Rakibi olmayan güzergâhların yüksek fiyatlarda olması kendi içinde hukuki bir çelişki barındırıyor. Her yolun bir alternatifi olması lazım. Dolayısıyla bütün araçları 1 köprüye mecbur tutup orada da fiyatları yüksek tutarsanız bu çok makul bir şey olmaz. Bu araçların çözüm olarak, gidip Sirkeci’den geçmeye çalışması bir çaresizliğin göstergesi, çünkü ciddi bir maliyet farkı var arada. Orada da devletin bir takım taahhütleri var, geçiş sayıları var bunun dışındaki her geçiş bu sayıları etkiliyor. Şimdi bu da yasaklandı. Bizim nakliyecilerimiz ciddi derecede bu maliyetleri bir şekilde tolere ediyor, basıp geçiyor çünkü ciddi bir yük var, malın değeri yüksek bekletemiyor, şehir içlerine giremiyor. Ancak özellikle dahili taşımacıların bundan ciddi rahatsızlıklar içinde olduğunu biliyoruz. Bu tabi yine Belediyenin ve Devletin verdiği bir karar. Yapılması gereken şey aslında, köprülerin maliyetinin biraz daha makule indirilip, sürümden kazanılmaya çalışılmasıdır. Binek araçlar için de bu geçiş ücretlerini makul hale getirip bazı araçlarında oradan geçmesini sağlamak lazım, fiyatla oynandığında binek araç sayısı artacaktır. Çünkü yakaladığımdan alırım yaklaşımı taşımayı, lojistiği hatta ekonomiyi çok olumsuz etkiliyor.” şeklinde konuştu.
“ŞEHRİN LOJİSTİĞİNİ YENİDEN PLANLAMAYA İHTİYACIMIZ VAR”
İstanbul’u transit geçenlerin oranı, şehir içindeki ağır vasıta oranından çok fazla olmadığını belirten Şener, şehir içi ağır vasıtalı araç trafiğinin mecburi olduğuna değinerek şunları kaydetti: “Bu araçların hepsi İstanbul’un içine geliyor. İstanbul’un içine gelme ihtiyacını ortadan kaldırmadan bu engellenemez. Mesela Erenköy gümrüğüne günde bin araç giriyor, belki 10 bin araç çıkıyor. Aynı şekilde hallere de bin araç girip 10 bin araç çıkıyor. Bizim bu şehrin lojistiğini yeniden planlamaya ihtiyacımız var. Hazır kuzeyde bir köprü yapılmışken, şehrin lojistik planlamasını kuzey otoyolunun kuzeyinde planlamak lazım. Yani Pendik - Kartal civarını Ömerli – Şile mevkiinde, Maltepe - Bostancı yönlü yani kuzeyden güneye planlanmalı. Çünkü bu şehirde insan hareketi doğu batı aksında yürüyor aynı yönde eşya hareketi de var. Hâlbuki bu şehrin lojistiğini kuzeyden güneye planlarsak çok kesişmeden bunun önüne çıkabiliriz."
“NAKLİYECİ 2 SAATTE YAPACAĞI İŞİ BELKİ 48 SAATTE YAPAMIYOR”
İstanbul sanayi merkezlerinin, şehir içinde olduğu sürece nakliyecilerin ve trafiğin sorunlarının bitmeyeceğine değinen Şener, “Sanayi demek lojistik hareket demek, İstanbul’da sanayi mahalleleri şehrin içinde. Biz 5. Köprüyü de yapsak bu lojistik hareketi şehrin dışına kaydırmadıkça araçlar şehrin içine girmek zorunda. Bizim şöyle kısıtlarımız da var. Şehrin birçok yerine tırların girişi yasak. Araçlar mal teslim edecek şehre girişi yasak, geceyi bekliyor. Gece gidiyor fabrikada kimse yok. İnsanların gelmesi için sabahı bekliyor, malını teslim ediyor, sonra şehirden çıkmak için tekrar geceyi bekliyor. Normalde gece olsa 2 saatte yapacağı işi belki 48 saatte yapamıyor. Zor bir şey midir, İstanbul’da mal teslim kabul operasyonları gece yapılacak dediğinizde, sadece şirketler fazla mesai ödeyip personelini gece çalıştıracak ve teslimler gece yapılacak. Bunun Japonya’da örnekleri var, orada geceleri raylı sistem araçları kolilerle mağazalara mal taşıyor. Bizim organize sanayilerin şehrin dışına taşınması lazım, bu şehirde kendisi şehrin dışına çıkmak isteyen lojistik şirketlerine bile destek vermiyoruz. Organize bir şekilde bunları şehrin dışına hareket ettirmemiz lazım. 18 milyonluk bir şehri beslemek için erzakını getir çöpünü götür işlemi çok büyük bir lojistik hareket. Bunu günü yaşarken değil, gece yapmak gerekir. Çok basit diye düşünüyorum, bir mevzuat, bir yükümlülük getireceksiniz.” dedi.
“ERENKÖY GÜMRÜĞÜ’NÜN BİR AN ÖNCE TAŞINMASI LAZIM”
Nakliyecilerin İstanbul içindeki gümrük bölgelerinde yaşadığı uzun kuyrukların çömüne dair konuşan Şener, “İstanbul’da gümrük yükünü alan bir aracın, Erenköy’e uğramadan Kapıkule’de ya da güzergâhtaki başka bir yerde işlerini yapması mümkün aslında. Ancak Erenköy öyle bir zorunluluk haline getirilmiş, şu anda Gümrük Bakanlığımız burayı kuzeyde bir yere taşımayla ilgili bir çalışma başlattı. Bizim, araçlarımızı bir an önce bu trafikten kurtarmamız lazım Erenköy gümrüğünün bir an önce taşınması lazım. Halkalı'daki gümrük gerçekten yaşam kalitesini çok olumsuz etkiliyordu ve Çatalca’ya taşındı ve Halkalı rahatladı.” dedi.
“SORUN BAKALIM HANGİ KAMU ALACAĞI 10 KAT CEZAYLA TAHSİL OLUYOR?”
Köprülerden ödemesiz geçişlere verilen 10 kat para cezası konusuna tepki gösteren Şener, “1. köprü ücreti 7 lira, bilerek ya da bilmeyerek ödeme yapmadan geçerseniz 10 katı ceza geliyor 77 lira, bu biraz makul gibi geliyor. Ancak Osmangazi köprüsü 208 lira, 10 kat da ceza geldiğinde 2080 lira gibi bir rakama çıkıyor. Ve bu bazen de gerçekten sistem okudu okumadı şeklinde şeylerle de oluyor. Bunun 10 kat ceza olmasının bir mantığı yok. Zamanında otoyollarda otomatik geçişe geçince düşünmüşler ki bunlar kaçak geçer öyle bir ceza koyalım ki korksunlar. Sonra kimse bunu sormamış. Şimdi sorun bakalım hangi kamu alacağı 10 kat cezayla tahsil oluyor? Trafik cezalarını erken öderseniz %25 indirimli ödüyorsunuz, ödemezseniz de faizi geliyor ama faiziyle beraber yıllar da geçse toplam ceza ana paranın 2 katını geçmiyor, 2 katı ile sınırlı. Bizde devlet bu otoyol cezasında çok şahin. Tabii bu ceza parası kime gidiyor diye de merak ediyorsunuz. Bakıyorsunuz ki cezanın 6 katı devlete, 4 katı da işletmeci firmalara gidiyor. Soru şu, acaba 4 katı gittiğinde bir de kendi ücreti var 5, bu köprülerde geçiş sayısı diye de bir konu var acaba 5 mi geçmiş sayılıyoruz? Kaç sayı düşüyoruz? Otoyol parasında bu kadar şahin olan kamu acaba yabancı araçlar ödemezse ne yapıyor?” ifadelerini kullandı.
“TÜRKİYE’DE OTOYOL PARASI ÖDEMEYEN YABANCILARDAN PARA TAHSİS EDİLMİYOR”
Türkiye’de otoyol parası ödemeyen yabancılardan, para tahsis edilmediğine değinen Şener, “2012, 2013, 2014, 2015 yıllarının toplam ortalaması yıllık kaçak 75 milyon TL. Bu 75 milyon TL 15 gün sonra ödenmeyince 10 kat ceza geliyor 750 milyon TL geldiğini düşünün, 825 milyon TL oluyor 1 yıllık. Ve bu kaçak geçişlerin hepsinin fotoğrafları var. Biz bunu kimin tahsil etmesi konusunun peşindeyiz, yaklaşık 15 yıldır karar verememişiz kimin tahsil edeceği konusuna. Yabancılar trafik cezası da ödemiyor. Şimdi bu konuda kanun hükmünde kararname çıktı ancak henüz tahsilat başlamadı. Yabancıdan almayıp Türk’ten 10 katını almak çok farklı bir şey. Azerbaycan’dan, Gürcistan’dan firmalar arayıp diyorlar ki tahsilat başlarsa kaç yıl geriye gidecek? Diyorum ki 4-5 yıl geriye gidecek, öyleyse diyorlar biz arabaların plakasını değiştirmeyi düşünüyoruz. Çünkü her bir araçlarında 8 -9 bin lira ceza var. Hangi gerekçeyle olursa olsun ödemesiz geçmiş birinden 10 kat ceza meselesini bir düşünelim bu köprü paraları ödenecek gibi değil.” dedi.
“MACARİSTAN ARTIK GİRİŞ PARASI ALAMAYACAK”
Avrupa’da Türk lojistik araçlarına uygulanan giriş ücretleri konusunda mücadele edip, mahkemeye verdiklerini söyleyen Şener, konuyla ilgili şu açıklamalarda bulundu: “Türkiye’nin %50’ye yakın ihracatı karayoluyla yapılıyor. Uluslararası araç sayısı 65 bin. Bizim araçlarımız Uluslararası kurallara uygun çalıştığı için aslında Türkiye’deki trafik içinde tüm ağır vasıtalara örnek olacak araçlar bunlar. Sürücülerin çoğu en az kendi işini halledebilecek kadar yabancı dil bilen, uluslararası sürüş, dinlenme ve takometre kurallarına uyan sürücüler. Bizim uluslararası araçlar belli izinlerle, kotalarla hareket ediyor. Mesela Macaristan’dan geçeceksiniz, o ülkeden kaç araç geçecek 10 bin araç o zaman 10 bin araçlık izin isteniyor. Macaristan demiş ki benden geçen araçlardan 438 Euro para alırım sefer başına, niçin yolumu kullanıyorsun. Biz zaten o yolu kullanmak için 140 Euro para ödüyoruz ki Avrupa’nın en pahalı otoyolu sende. Bunu niçin benden alıyor da İran’dan almıyor, ben öyle istiyorum diyorlar. Bu konu için Adalet Divanı'nda bir dava açtık, Avrupa Komisyonu da bizden yana karar aldı bu para ayrımcıdır, gümrük kanununa aykırıdır diye. 1 – 2 aya kadar mahkeme kararını bekliyoruz büyük ihtimalle Macaristan artık bu parayı alamayacak. Geçmişte ödenen cezaların tahsili ve tazminatı gibi davalarda arkadan gelecek. Biz Bulgaristan’a 84 Euro, Romanya’ya 236 Euro, Yunanistan’a da 100 Euro para ödüyoruz. Bu daha Avrupa’da emsal olacak ve bu ülkelerin bu parayı alması hukuksuz hale gelecek.”
“BİZ DİYORUZ Kİ BİZ DE KARA ADAMIYIZ AMA ONLAR BİZE ‘KARA ADAM’ MUAMELESİ YAPIYOR”
Avrupa’da tır sürücülerine uygulanan vize kuralı konusunu da mahkemeye taşıyacaklarını belirten Şener, “Vize konusu gerçekten önemli, sürücüleri iş yapamaz hale getiren bir durum bu vize. Schengen kuralı diye bir kural var, buna göre 6 aylık vizede ancak 3 ay kalabilirsiniz. Ancak Schengen 1996’de yaklaşık 1 milyon km bir alanken şimdi 4 katına çıktı. Bu alan çok geniş olduğu için, orada geçen kalış süreleri çabuk tükeniyor. Ve sürücülerimiz Yunanistan’a çıkmaz üzereyken diyorlar ki sen kalış süresini tükettin. Hâlbuki gemi ve hava adamlarının vize derdi yoktur. Biz diyoruz ki biz de kara adamıyız ama onlar bize ‘kara adam’ muamelesi yapıyor. Bizim bu meseleyi de dava açıp çözmemiz lazım.” dedi.
“İRAN TÜRK ARACINA YAKIT SATARSA BEN DE ONUN ARACINI EN FAZLA 50 LİTRE YAKITLA SOKARIM”
İran ile Türkiye arasında imzalanan anlaşmalar konusunda sıkıntı yaşandığını ve İran’ın sürücülere ağır ceza kestiğini belirten Şener, “Biz İran’a transit geçerken yakın zamana kadar, yakıt fiyat farkı adıyla 487 lira para ödüyorduk. Mesela Türkmenistan’a gidiyoruz diyor ki, Türkiye’de yakıt pahalı bende ucuz ama halkıma ucuz, dolayısıyla sen bize şu kadar fark parası vereceksin. Bir ülkede ne ucuzsa onu ucuza, ne pahalıysa onu pahalıya alırsınız, başka hiçbir üründe bu uygulama yok. Biz İran’dan yılda 45 bin geçerken onlar bizden 55 bin geçiyor. Dedik ki biz onlara para ödüyoruz da onlar bize neden ödemiyor. Bu tartışmalar üzerine Türkiye’de onlardan aynı parayı aldı. Ertesi gün İran 487 lirayı 974 yaptı, %100 arttırdı, 15 dk sonra Türkiye’de arttırdı. 2 ay sürdü sonra İran bu parayı almıyoruz dedi bu paradan kurtuldu. 2’li taşımalarda alınan ücreti de istemiyoruz dedik. Biz Türkiye’den yakıtı alalım mühürleyelim depoyu, senden yakıt almayalım, Türkmenistan’dan gelirken Türkmen yakıtı daha ucuz onu da mühürle, sen depomuzu kitle biz almayalım ve geçelim dedik kabul ettiler. İran taşımalarında da buna çare bulamadık o zaman litre başına para al dedik. Ülkeye dönerken İran kapısında depoya bakıyorlar ne kadar litreyse o kadar para alıyorlar. Bu çok haksız ve adaletsiz bir şey. İranlı kendi şoföründen almıyor. Bizim taşımacılarımızın taşımasını pahalılaştırmak için, bizimkilerden para alıyor bu konuda mücadele ediyoruz. İranlılarla tartışma anlaşma imzalandıktan sonra başlar derler, öyle oldu. Şu anda İran’da daha önce kabul ettikleri anlaşma maddeleri konusunda da sıkıntılar yaşanıyor. Türkiye yurt dışına çıkan araçlarına vergisiz yakıt satıyor, petrol parasını yurt dışına ödemesin diye. Ama bazı şoförler İranlıların çıkardıkları sorunlar sebebiyle gidip İran’dan alayım da ne istiyorlarsa vereyim diyorlar. Bunu yapınca da, her gün zamla karşılaşacaklar. Bizim bu konuda talebimiz şu, şayet Türk arabası pahalı yakıtla geliyor, İran arabası ucuz yakıtla geliyorsa, sen Türk arabasına yakıt satarsan ben de senin arabanı en fazla 50 litre yakıtla sokarım talebimiz var. Yani sen Türk araçlarını yakıtla göndermiyorsan biz de İran araçlarını yakıtla almıyoruz şeklinde bir talebimiz var. Bu konuyu kamuya ilettik, kamu da İran’la bir toplantı yapmak istiyor lakin bu önemli bir sorun. Türkiye- İran politik ilişkileri çok etkiliyor bu durumu en ücra köşedeki bir memur bile arada bir gerginlik olsa kendine pay çıkarıyor.” şeklinde konuştu.