"Dünyada kullanılan güneş enerjisi 228 bin megavatı aştı, Türkiye ise 249 megavata yeni ulaştı. Güneşten en çok faydalanan Almanya 2050’de elektriğin yüzde 80’ini yenilenebilir enerjiden üretecek. Ülkemizin elektrik gücü içinde güneşin payı binde 3.
‘Almanya o kadar çok yenilenebilir enerji üretti ki elektriği bedava dağıtmak zorunda kaldı’, ‘Danimarka’nın rüzgâr enerjisi üretimi ulusal talebini aştı’. Bu gibi başlıkları artık uluslararası basında sıkça okuyoruz. Sayıları giderek artan bu minvaldeki haberler eşiğinde olduğumuz yeni bir çağın habercisi: Yenilenebilir enerji çağı! Türkiye ise ne yazık ki yerkürenin geleceğini belirleyecek bu çağı yakalamaktan çok uzak. Bu durumun matbaanın icadından yüz yıl sonra Osmanlı Devletinde kullanılması bir ironiye sebep olması kaçınılmaz!
Güneş, rüzgâr, su, biokütle ve jeotermal kaynaklardan üretilen enerji yenilenebilir olarak adlandırıyor. Gelişmiş ülkeler hızla güneş ve rüzgâr enerjisine geçiş yapıyor. 2015’de dünyada güneşten elektrik üretiminde 51 bin megavatı (MW) yeni kurulumla 228 bin MW’ı aştı. Türkiye’ye baktığımızda 249 megavata henüz ulaşıldı. Üstelik hükümetin uzun yıllardır gerçekleştirmediği lisans ihalelerini bypas eden lisanssız güneş enerjisi santralleri ile. Bir bakıma özel sektör hükümete rağmen ‘güneş’ demeye çabalıyor. 2015 sonu itibarıyla toplam 2 bin 345 MW gücünde 2 bin 750 adet lisanssız güneş enerjisi santral projesi onaylandı."
Enerji Enstitüsü'nün web sitesinde yayınlanan yazı şöyle devam ediyor:
"Türkiye’nin rüzgâr santrallerdeki durumu enerji dönüşümü yapan ülkelere göre çok çok gerilerde olmasına rağmen umut verici. 2015 itibarıyla toplam kurulu kapasite bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 25 artarak 4718 MW a ulaştı. Geçtiğimiz sene yapılan 3 bin MW’lık rüzgâr lisansı ihalesine 42 bin MW’lık teklif gelmesi başka söze hacet bırakmayan bir vaka. İlk yatırım maliyeti fosil yakıtlara göre yüksek. Ancak bu durum teknolojinin gelişmesiyle hızla değişiyor. Yapılan araştırmalara göre güneş panellerinin maliyeti watt başına maliyeti 2014’te 2.16 dolar olan maliyeti yüzde 40 düşüşle 1,24 dolara gerileyecek.
Yatırımların başladığı 1990’lar ve 2000’in başlarında sürdürülebilir olması için fosil yakıtlara göre daha yüksek fiyattan alım garantileri verildi. Yenilenebilir enerjinin piyasa şartlarında gelişimi hükümetlerce frenlendi.
Almanya bu süreci devletin direk sektöre yaptığı destekler ve tüketiciye koyduğu küçük bir yenilenebilir enerji vergisi ile geçti. Türkiye’deki tüketicinin fatura bedelinin yarısına yaklaşan dağıtım bedeli karşılaştırıldığında Almanların ödediği yenilenebilir enerji vergisi devede kulak kalıyor.
Almanya Türkiye’nin Kurulu kapasitesi kadar elektriği sadece güneş ve rüzgârdan üretiyor. Fosil yakıtlara göre çok daha fazla istihdam sağlayan yenilenebilir enerji sektöründe 500 bin kişiyi iş ve aş sağlıyor. 2020’de 17 nükleer santralini kapatacak olan Almanya, 2050’de elektriğinin yüzde 80’ini yenilebilir kaynaklardan sağlayacak.
Dönelim Türkiye’ye. Ak Parti 2002 Seçim Beyannamesinde; “ Yenilenebilir ve alternatif enerji kaynaklarına yönlenecektir” ifadesine yer vermişti. Ne yazık ki aradan geçen 14 senenin sonunda enerji ihtiyacının yüzde 94’ünü fosil yakıtlardan sağlıyor."