Toyota olarak baktığımızda ise pazar payımızı artırdığımızı görüyoruz. Bu artışta her binek modelimizin bir hibrit versiyonu olmasının çok büyük katkısı oldu. Bu yılı 25 bin adet seviyesinde kapatacağız.
Otomotiv sektörünün bir dizi sıkıntı yaşamaması için yıllık minimum satış rakamının 600 bin seviyelerinin altına inmemesi gerekiyor. Bu rakamların altındaki satışlar Türk ekonomisinin lokomotif sektörlerinin başında gelen otomotiv sektöründe bir dizi sıkıntıya neden oluyor. Mevcut şartlarda; otomobil satışlarını etkileyen iki temel faktör olduğunu görüyoruz. Bunlardan biri kur diğeri faiz oranları. Kurlar, araçların maliyetinden yola çıkarak doğal olarak fiyatını belirliyor. Ayrıca tüketiciler ülkemizde otomobil alımında kredi kullanmayı tercih ediyorlar. Böyle olunca; otomobil alımında kredi faiz oranlarının önemi ortaya çıkıyor. Bu durumda; kredi faiz oranlarının yüzde 1’ler ve altında olması tüketicilere cazip bir ortam yaratıyor.
Bunun yanında ayrıca vergilendirme sistemimizi de konuşmamız gerekiyor. Tüm dünyada uygulanan sistemler incelenerek ve otomotivin 5-10 yıl içinde gideceği yöne bakılarak bir vergi sistemi ortaya konulmalı diye düşünüyorum. İlk bakışta çok zormuş gibi görülebilir. Ancak akademik çalışmalar yapılarak, yurt dışındaki örnekler incelenerek, hepsi belli formüllere dayandırılarak en adil sistemin getirilmesi mümkün.
Vergi oranlarının yüksek olduğu ortada ancak bu duruma bir başka açıdan da bakmamız gerekirse, vergi sisteminizin dünyayla uyumlu olmadığı ortada. Motor hacmine dayalı bir vergi sistemi artık dünyada terk edilmişi bir sistem olarak duruyor. Dünyanın birçok ülkesinde ve özellikle Avrupa’da vergilendirme motor hacmi yerine CO2, NoX ölçüm değerleri ve yakıt tüketimi üzerinden alınıyor. Bu sistem teknolojinin de önünü açan güncel bir sistem. Dünyada otomotiv teknolojisi bambaşka bir yöne giderken, bizim de vergi sistemimizi, teşvik ve ihale uygulamalarımızı, artık bu 1.6 altı/üstü ‘takıntısından’ kurtarmamız acilen gerekmektedir.
Eskiden, bir otomobil 1.6 litre üzerinde bir motor hacmine sahipse, “lüks” araç olarak kabul edilmekteydi, vergi uygulamaları da buna göre düzenlenmişti. Lüks olarak tabir edilen hemen hemen tüm markaların 1.6 motor seçeneği oluştu, uzun yıllar boyunca da bu “lüks” markalar, düşük vergi diliminden faydalanarak otomobil satmaya devam ettiler. Eskide kalan 1.6 motor takıntımızdan kurtulmamızın zamanı geldi. Özellikle de 2021 senesinde Avrupa’daki yeni emisyon regülasyonu da devreye girince, birçok otomotiv firması, daha farklı motor seçenekleri ile ürünlerini sunacaktır.
Tüm bu gelişmeleri göz önüne almamız ve konjonktürel şartların da aynı olduğunu düşünürsek 2020 yılında ülkemizdeki toplam otomotiv pazarının 550 bin adet civarında olacağını tahmin ediyorum. Toyota olarak 2020’deki satışlarımızın da yılı 39 binler seviyesinde kapatacağını öngörüyorum.